Damak tadı, kişisel tercihler, yahut çocukluk travmaları ile erik sevmemeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. İngiltere'nin şimdi adını tam hatırlayamadığım bir şehrinin büyük bir üniversitesindeki canı sıkkın bazı sakallı profesörlerinin araştırmaları da gösteriyor ki, erik büyük nimet(*) Çeşitli yerlerde ve farklı zaman dilimlerinde, siz eriği ekşi yahut sevimsiz bulsanız da, paralel evrendeki sizden daha akıllı olan kopyanız papaz eriğe yumulmuş, bir yandan da tuz aramaktadır. Kendinizi kasmanın manası yok. Hepimiz dürtülerle doğuyoruz. Bir seçimi reddedebilirsiniz, ama sizi siz yapan doğal dürtülerinizi reddedemezsiniz. Erik dürtüdür. Kapınızı çalıp, size bira getirmeyebilir. Telefon açıp bozuk dil bilgisiyle naber abi, nassın falan diyemez belki, ama candır. Can erik. Açın kafayı ama artık ya! Son olarak da eriğin büyük, sulu ve datlı olanını arayana seslenmek istiyorum: Kime güveniyorsun lan sen, arkanda kim var oğlum açık konuş! LAN!
Ha,
Dünyanın en yaygın meyvesi olan ve de en şaane (evet şaane) ismine sahip, can eriğin mevsimi geçti. Şimdi mutlu musunuz orospu çocuu erik düşmanları? Elimde imkan olsa, erik ikramını geri çeviren herkesin, kendini en güvende hissettiği anda, arkadan yanaşıp boğazını kesmek isterdim (ananız hariç). O kadar şekersiniz ki... fakat işte ben tatlı sevmiyorum o kadar. Anlatabiliyor muyum?
-Hayır!
-Orospu Cocuu!
(*)"plum, a great boon" SAKALI UZUN ENTEL PROF.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.