Nöronların savaşı

Küllük mü kokuyor?) Biraz daha sola kaydı öndeki/
Neye odaklandın sen yine?/
Duvar diyorum sola kaymış gibi/
Sen uyumadın mı dün?/
Sağa da kaymış olabilir, neticede neye odaklandığın önemli/
Ne? /
Focus diyor gavur/
Beni duyuyor musun?/
Çoğu kez.. ne oldu ki?/
Ne oluyor sana?/
Bana ne olduğunun önemi yok, benim dışımda kalanlara ne olduğu bana ne olacağını belirliyor zaten/
Bu da bir çeşit oyun mu?/
Herşey oyun/
Bana oynama!/
Sebep? Kendini bu şekilde mi özel hissedeceksin?/
Ben kendimi neden özel hissetmek isteyeyim ki..zaten senin yarım aklının ürünü birşeyim?/
Evet./
Ama bu bana saygı göstermene engel olmamalı/
Gereklilik kipi mi kullanıyorsun bana karşı?/
Hayır doğal olana vurgu yapıyorum./
Senin tek yaptığın bana saçma sapan şeyler düşündürmek, onları yazmama neden olmak. Başka bi boka yaramıyorsun/ (neden konuşuyorum ki ben?)/
İçinden konuşmanın sana bir fadası olmaz benim yanımda, daha önce de söyledim/
Madem bir işe yaramıyorum.../
İş demedim bok dedim/
Her ne haltsa...madem bi boka yaramıyorum, neden beni çıkarmıyorsun aklından?/
Kolay mı sandın o işi? Senden kurtulmanın yolunu her yerde arıyorum. Tam başaracakken bir engel çıkıyor işte!/
Hayır engel falan çıkmıyor. Varsa bir engel o da sensin/
Ben bile daha iyi saçmalayamazdım/
Sensin çünkü, her aklna geleni yapamayacağını bildiğin halde düşünmeye devam ediyorsun/
Eee ne var bunda?/
Her aklıma geleni yapabilirim ben diyorsun /
Evet?/
Ama senin dışında bir dünya ve insanlar var. Onlar sana engel olmaya çalışmıyor gerçi ama.../
E ne oluyor o halde kendini beğenmiş?/
Kendini beğenen sensin. Ben senim gerizekalı/

(Küllük kokuyor, hava serinliyor, bacaklar uyuşuyor, beyin bulanıklaşıyor...bizden bilmem kaç saat mesafede bir ülkenin radyosunda ismini bilmediğim bir adam bir şarkı söylüyor ve ben nasıl oluyorda canlı dinlediğimi kavrayamayacak kadar sosyal bilimlerden uzaklaşmış bulunuyorum konumum itibari ile)

Konum.........Çatı katı (roof diyor gavur)
Saat..........01:30
Mental durum..Titreşimde
Duvar.........3pencere boyutunda
Durum.........Stabil.
Artık seninle mücadele etmek istemiyorum/ Her kafan karıştığında aynı kelimeler/ Gerçekten/ Bıktım artık/ Ben de...ben de bıktım...daha az ışık !/ Karanlıkta geberesice...beter ol! /Yapma! Deme öyle/ Beter ol!

------------------------------------------

Bir yere varmayan sorular
Ağlıyor musun sen?/
Beni mi gözetliyordun sen?/
Bir konuda anlaşalım/
Diğerleri ne olacak?/
Ona ben karar veririm./
Madem sen karar vericisin, neden anlaşıyoruz?/
Bana karşı neden bu denli savunma içindesin anlamıyorum /
Sen aynada kendine bakıyor musun hiç?/
Neden?/
Kendi kafanda yarattığın bana çektirdiklerinin farkında mısın?/
Üst üste bu kadar soru sormuş olmamız ve hiçbirini yanıtlamamış olmamız senin de dikkatini çekti mi?/
Evet de, bu da bir soru?/
E bu değil mi şimdi?


Düzeltme Ve Özür:
 
A, Çift kişiliklilik ya da kişilik bölünmesi(ya da her ne haltsa) diye bilinen bir hastalığa yakalanmış falan değildi. Aklı, kendi gerçek yaşamı ile, olmasını istediği ideal yaşamı arasında gelip giden tuhaf bir yaratıktı. İki tür yaşamı yaşamaya çalışıyor ama ikisini de katlediyordu. Olması gereken yaşamını ve gerçek hayatını. Kararını 26 yaşındayken vermişti. Bu ayrımı yaptığıma ve bunda bir tuhaflık sezmediğime göre, yaşadığım hayat olması gerektiği gibi değil demişti. Kendine göre sarsılmaz bir noktayı yakalamıştı. Fakat bu yargıya dayanarak ortaya çıkardığı iç ses, her zaman yerini bilmiyordu ve yeteri kadar sessiz değildi. Hatta bazan gereğinden fazla gevezeydi. Gerçekte sorun iç sesin geveze olmasından ziyade sessiz olamamasıydı. Ve A, yüksek sesle konuşulmasından nefret ederdi. Kendi iç tımarhanesinde bazı çatışmaları yüksek sesle dile getirirken, bazıları bunda edebi bir değer arıyorlardı. O ise sessizlikte yanaydı.(Buraya kadar anlatılanlar, daha önce yazılanlarla örtüşmüyorsa,, düzeltir özür dilerim. Örtüşüyor ise, lafı uzattığım için özür dilerim)


GECE, 00:50, SİGARA, AYARSIZ SES TONUYLA KONUŞAN 3 KİŞİ SOKAKTAN GEÇİYOR
Yine mi duvara takıldın?/
! /
Hala çözemedin mi-neyi arıyorsan artık-/
Pencereler ve öndeki binanın balkon demirleri.../
Yani?/
kıpırdıyor gibi/
Sen kıpırdıyor olmayasın?/
İmkansız/
Neden?/
Bu hareketi yaratanın benim hareketim olduğunu söylemek, senin konuşmanı aslında benim konuşmam şeklinde açıklamakla benzerlik gösterir de ondan... bu da seni yok kılar../
.../
Nereye gittin?  Nerdesin?  İSTEDİĞİN ZAMAN GİDEMEZSİN! SEN OLMASI GEREKENİ BANA AÇIKLAMAKLA MÜKELLEFSİN! İSTEDİĞİN ZAMAN GİDEMEZSİN!


...............................................................

SUSABİLİR MİYİZ BİRAZ ?

 

Konuşabilir miyiz?/  

Sanmıyorum

Deneyebilir miyiz/

Her zaman

Aklını biraz olsun ferhlatmak isterim/  

Konuşarak ferahlatamazsın beni/

Ne yapmam gerekir?/ 

Anlaman yeter

Anlatmıyorsunki?/  

Dayanamıyorsunki!/ 

Ama ne zaman birşey anlatacak olsan konu başka yerlere kayıyor/

Konu senin istediğin yönlerin dışına kaymadıkça beni dinlemye hazırsın yani?

Öyle demek istemedim. Hep bir yerde kilitleniyorsun/  

Belki ferahlamama engel olan şey budur

Onu demek istiyorum işte. Onu aşarsan../  

Yada sen bir kez olsun onu anlmaya çalışırsan...

Herşeye verecek bir cevap buluyorsun/ 

Hoşuna gitmiyor mu bu durum?

Mesele çözmeye değil; yaratmaya çalışır gibi davranıyorsun/

Bak şöyle yapalım. Aklım ferahlamadan tıkanmaya alıştı. Daha fazla boğmayalım

Ama sana yardımcı olmak istiyorum/ 

Sen bana yardımcı olmak derdinde değilsin.

Öyle mi? Ne yapmak istiyorum o halde?/

Sen benim sıkışan aklımdan engellenen hayatını ayıklamak derdindesin. Meselen alt kata sızan su değil ;boru tıkanıklığından evinde oluşan koku/

Bencillik yani?/  

Hayır canım buna bencillik diyemeyiz sadece

Başka ne olabilirki?/

Yardımseverlik

Kutlarım/ 

Neden?/ 

 Suçlamayı bu kadar rahat yapabildiğin için./

Olumsuzluk içerdiği için rahat yapamamam gerek değil mi normalde?

Hayır bu kadar basit olmamalı demek istiyorum /

Madem istiyorsun neden söylemiyorsun?/  

Gerçekten çok sıkıcısın/  

Bence bu bir takım oyunu, sen olmasaydın yapamazdım

Off/ 

İşte son nokta...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

cansızların serbest salınımı

        Bu yaşamda her şey olur. Hiçbir şey sürpriz değildir ve her an beklenmelidir. İnsan bir gün doğumu ya da huzurlu bir uykuyla her...