24 Şub 2015

Dünya'ya mektup.

    Sevgili Dünya, öncelikle merhaba.(Bu öncelik sırasını öğreteceğim sana , acele yok). Ben senin amcanım. Amca demek ne demek, öğreteceğim sana. "Baba yarısıdır" diyecek tiplerle zaten tanışacaksın ileride. İşte bunlar klişe insanlardır. Bunlardan uzak durmanı tavsiye ederim. Benim adım Bora. Sen bana Bora Amca diyeceksin ki, seni ,incitmek zorunda kalmayayım. Ben şu an 35 yaşında olduğunu iddia eden biriyim. Sen halihazırda sıfır yaşındasın. İleride yaşla ilgili geyiklere maruz kaldığında, yaşım konusunda neden iddialı olduğumu anlayacaksın. Anlatacağım sana. Benim boyum 1m 84cm. Sen halihazırda 30-35 cm sin. Ben 76 kiloyum; sen 2-2.5 kg sın. Aramızdaki temel farklar kabaca böyle. Bu farka binaen, ben konuşacağım; sen susacaksın. Susmayı öğreteceğim sana.


     Doğumuna şahit olmadım, fakat kulağıma gelenlere göre götün başın açıkta insan içine çıkmışsın. Bunu hoş karşılamadığımı, bir kereye mahsus görmezden geldiğimi belirteyim. Ben açık sözlü bir insanım. Seni bir daha aynı şekilde insan içinde görmeyeceğimi umuyorum. Bu bahsi çok uzatmak istemiyorum. İstesem uzatırım.

     Sana çevreni biraz tanıtmak isterim. Evet sana sürekli çok yakından bakan, gülümseyen, abuk subuk fotoğraflarını çekmeye çalışan, kemik çerçeve gözlüklere sahip koca kafalı kişi, baban. Korkacak bir şey yok. Korkmak ne demek öğreteceğim sana.(Hem de ne öğreteceğim....).Anneni tanıtmama gerek yok. Evet, güvenli liman, safe house ya da kokusu sana tanıdık gelen kişi o.

     Yanında yörende birikenlerden etkilenmeni istemem. Türkçe bildiği halde sana garip garip seslenen insanlar da aslında seni tehdit etmiyor; seviyorlar. Sesler onu çağrıştırmıyor farkındayım,  ama buna takılma rica ederim. Bunun dışında, televizyon denen o garip makineden duyduğun vahşi sesler gerçek dünya değil canım, korkma! Orası tımarhane gibi bir şey. Çıkar diye bir şey var -ileride anlatırım sana-, ondan kaynaklanan bir savaş hali. Sesler oradan geliyor. Zati sen büyüyene kadar biz devrimi falan yapmış oluruz sanıyorum. Yetişir yani. Rahat ol, en azından sen büyüyesiye, badem bıyıklılar çürümeye başlamış olacaklar.

     Henüz yüz yüze tanışma fırsatımız olmadı. İlk bir araya geldiğimizde, battaniyeni vereceğim. Battaniye bir insan için ne demektir anlatacağım. Sana, Ella Fitzgerald'dan Isn't It Romantic? adlı şarkıyı dinleteceğim. Sol kulağının arkasından sakallarımın seni rahatsız etmesine de izin vermeyerek öpeceğim. Lakin ilerleyen yaşlarında, başka sakallı erkekler -üstelik sakal konusunu da umursamandan- seni öpmeye çalıştıklarında orada biteceğim. Baban ve ben ve diğer aile gençleri olarak hepimiz, o arkadaşı muazzam öpeceğiz hiç şüphen olmasın. Doğumunla birlikte bir süredir askıya aldığım sportif faaliyetlerime kaldığım yerden devam ettiğimi eklemeliyim. Dengeli biri olmaya gayret ettiğimden, mini eteğin, maksi topuğun; dekolte  yahut kravatın, sana  yasak olduğunu, mutlak bir denge noktasında uzlaşacağımızı söylemeye gerek görmüyorum( öyleyse neden söylüyorum? Kendi kendine parantez içinde konuşmak ne demek, anlatacağım sana)

     Ailenden böyle bir şey beklemesem de, dil konusundaki hassasiyetim nedeniyle seni bir konuda uyarma gereği hissediyorum. Lütfen güzel bir kız olarak ergenliğe falan girdiğinde- ve daha sonra da- benimle yayvan, dijital bir ses tonuyla konuşma. Tabi bu demek değil ki, senden Dilber Ay tonuyla konuşmanı bekliyorum. O kadar da değil. (Peki o, ne kadar, öğreteceğim sana(*)). Dil konusunda bir sıkıntıya düşmemen için, "Şengüller ve dil yanlışları" adlı bir rehber hazırlıyorum sana. Örnek vermek gerekirse, ben profesör kelimesini her yazdığımda ya da telaffuz ettiğimde düşünüyorum. Baban olacak adam, hızlı konuşurken sana eyakkabı diyebilir. Ayakkabı demek istiyordur.Rehber hazır olunca sen de hazır olacaksın. Bu konuda ilk olarak, benim annemden ve Babanın annesinden falan uzak duracaksın. Kaynak orası çünkü.

     Benimle ilgili, belirtmem gerekir ki, ileride bir çok kulis çabaları olacak. Gevezelik, sivrilik, sinirlilik vs.... Bunlar komple yanlış; külliyen doğru. Halletmeye çalışıyorum ama... Sen 20'li yaşlarına geldiğinde muhtemelen ben patates olacağımdan, sinir minir kalmayacak. Bunlarla ilgili endişe etmen gereken bir durum olmadığını belirteyim. Ha çocukluk ve ergenlik döneminde yanında olabilirsem, senden enfes bir psikopat çıkarmaya çaba göstereceğim tabii ki. Saçlarını punk yapalım mı mesela 17 yaşında? Ya da ne bileyim playstation'la pes atarız. Belki ot çekeriz. Maksat pislik olsun, çıkıntılık olsun diye yani... Dışarıda içip içip, gece babaannenin halısına kusar mıyız? Ben? Yok ben hiç yapmadım da, senle mümkün olabilir belki. Şunun garantisini verebilirim ama... Ben seninle her iletişim kurmaya çalıştığımda, sen yukarıdaki fotoğraftaki yüz şeklini takınmayacaksın.

     Bi ihtiyacın falan olursa ara. Telefondan ya da e-mailden ulaşabilirsin. (Altına sıçarsan beni arama ama). Antalya'ya gelirsen beklerim( ya da beklersem gelirsin). Bu kafamı çok karıştıran saçma cümle öbeklerini de anlatacağım sana... Hepsini bir bir... Hepsini bir bir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Entropi

    Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...