4 Şub 2011

Cep telefonu , şebekeler arası rekabet ve sosyal hayatı tahrip eden gerçekler

Herşey o kadar güzel başlamıştı ki, rüya gibiydi adeta. Birinin size, istediğiniz her yerde ulaşabilmesi olağanüstüydü. Cebinize koyduğunuz bu küçük cihaz ile herkes ulaşılabilir oluyordu. Seni aradım ama ulaşamadım, tarihte kalan bir cümle olmaya doğru ilerliyordu.


İlk olarak türksel vardı piyasada. Kabarık faturaları ile sektöründe tekel olmanın acısını çıkardı uzunca bir zaman. Benim şahsen kendisiyle tanışmam, basketbol oynadığım bir yerde bulduğum cep telefonu sayesinde oldu. Öncesinde aranıp da ulaşılamayan bir insan olmamama - aradan 13 yıl geçti, hala da değilim- rağmen, telefonun elime geçmesiyle birden bire hayat memat meselesi olmuştu bir şebekeye dahil olmam. Onunla yatar kalkar olmuştum. Tanrım, eğer bir hat satın alamazsam, hayatımın geri kalanının anlamı ne olabilirdi! Uzatmayalım , ben hat satın alana kadar telsim de piyasanın elemanlarından biri olmuştu bile.
Hat satın alma konusu iyice ciddiye binince, ailemizin en tez canlısı olan ablamın kocası, bir akşam, sünnet olması gereken bir çocuğun sorumluluğunu üstlenen kivresi misali beni alarak bir türksel bayisinden içeriye attı. Ben sorumlu kadınla konuşup bilgilerimi verirken, arkamı dönüp ona baktığımda, yumruk yaptığı eliyle beni destekleyen hareketler yapıyordu. O an anladım ki, yanlış bir işin içine doğru sürükleniyorum. Ama müdahale etmemiştim. Çünkü cep telefonu taşıyan bir kişi olarak, kendimi ifade eden 11 rakamlı kimlik belgemi almak, bende de orgazm etkisi yaratıyordu sanırım.


Aradan geçen 1 ay sonunda- o zamanlar faturasız hatlar yoktu sanırım-, ben bırakın telefon görüşmesini, kimseye en kısasından bir mesaj bile atmamışken -benim dışımda cep telefonu kullanan sevdiğimin olmadığını kavramam 1 ayı bulmuştu-, gelen faturanın etkisiyle direk soğuk duşa dalmıştım. Duştan çıkınca da tez canlı eniştemi arayarak türkselin yolunu tutmuştum. Orada, henüz kullanmadığım bir ayın daha faturasıyla beraber , ortalama bir asgari maaşı bıraktıktan sonra, hattı kullanıma kapattım. Oradan çıktığım zaman hissettiklerim, beni, sosyal hayatın bir başka olumsuz gerçeğini anlamak konusunda, iyi eğitmişti: Zengin erkeğin tuzağına düşen, akşam içkisine atılan hapın etkisiyle sızıp, sabah kalktığında bekaretini kaybeden geç kızın dramı. Evet. Seni anlıyorum zavallı kız! Hayallerimi 1 ay gibi kısa bir sürede yıkan ve bana tecavüz eden türksele olan hıncım hiç geçmedi desem yeridir.
Aradan geçen 3 ay boyunca aklımı bu konudan uzak tutmaya çabalamıştım ama olmadı Gece rüyalarımda, türkselin sim kartı beni tenha bir yolun duvarlarına sıkıştırmış, öpmeye çalışıyordu 3 ay önce az öpmüş gibi....bir de çevrem rahat durmuyordu. Okul döneminde tanıştığım aklı başında kahpe üniv. ögrencilerinin gazına gelerek, tekrar türkselin yolunu tuttum. Türkselde çalışan o yeşil gözlü kızın da iteklemesi ile ,kontörlü hat satın alacaktım. Yine bir tecavüze doğru yol aldığımı bilsem de, sanırım bu kez kimin beni ne kadar s.k.ceğini kontrol edeceğimi hesaplayabileceğimin rahatlığı içerisindeydim. Sahiden de öyle oldu. Yine düdükleniyordum ama en azından bu kez, bugun olmaz başım ağrıyor (kontör almamak) diyebiliyordum. evet..... Aylar sonra Telsimin inanılmaz kampanyasını bir dükkanın camından okudum: Onu bırak bize gel, sana 600 kontor + bilmem ne kadar mesaj. Süper dedim. Hemen sattım şebekemi. 1 hafta sonra gelip alın dedikleri yeni hattımı 3 ay sonra alabilmem ve 600 kontorun yalnızca 400 ünü alabilmem dışında herşey yolunda gitti diyebilirim. Hat süperdi, ucuzdu, bedavası boldu vs vs.. herşey güzel gibi görünüyor artık değil mi?


Hayır! Çünkü Ekonomist olan bendeniz çok sonraları fark ettim ki, asıl tecavüz buydu. Hem de içinde hap falan da yoktu. Alıştırıp salıyordu ortalığa yüzlerce biçare genci telsim. Verdiği bedava konuşma süreleri ile, önceleri bazı günler telefonla konuşma dahi yapmıyorken; şimdi onsuz duramaz olmuştum. 1 ayı 100 kontorle geçiren ben, bir süre sonra yuklediğim 250 kontor + bedava süreler dahil kontör yetiştiremiyordum telefona. Durmak mı? Ne mümkün! Okul bittiğinde bir de sevgilim oldu allah kahretsinki. İşte asıl curcuna o zaman başladı. Saatlerce telefon konuşmaları ve sonu gelmez tartışmaların fitili ateşlenmişti. İlişkimiz bittiğinde ona söylediğim " Bizi anlaşmazlıklar değil; telsim bitirdi" sözüme çok gülmüştü ama, doğruydu. Asıl hata, bana çenemi açtırmaktı. Fark edememişti garip.


Tahmin edebileceğiniz üzere bu kez de aria çıktı piyasaya. Artık ihtiyacım olan şey, rekabetten uzak, bana minimum görüşme imkanı sağlayan ve mümkünse kimsenin bilmediği bir numaraydı. Bu nedenle geçtiğim aria daha sonra avea oldu. iyi de oldu, çünkü benim ariaya geçme sebebim tamamen isminden (arya diye okunuyor ya. anlamadınız mı? Neyse zaten saçma.) kaynaklanıyordu aslına ve takdir edersiniz ki bu bir ekonomistin reel tüketim alışkanlığı olamazdı.


Yıllar geçti hala aynı hat aynı numara vs...değişen birşey yok. Bazen onlar beni; bazen ben onları... eee ilişkide tatmin olmak bile paylaşımla sonuçta. Şimdi ara ara tv den bakıyorum da, yok bizde şu kadar konuşma bu kadar; bu kadar görüşme o kadar falan.. atıyorlar bol bol. Eskiden eser yok. İlk hat almaya gittiğim zaman bir de şu dikkatimi çekmişti, bak şimdi hatırladım. O kadın bilgilerimi alırken ve bana hat satarken satıcıdan çok evine kiracı beğenen ev sahibesi havalarındaydı. Geçen gün aynı bayinin önünde ise, beni kendi hattını kullanmak konusunda cezbetmeye çalışan başka bir yeşil gözlü duruyordu. Hayat değişiyor işte dedim içimden. Nerden nereye değil mi tüksel? Ne oldum demeyeceksin işte demekki, ne olacağım diyeceksin. Artistlik yapmayacaksın. Havalanmayacaksın. Ne oldu, zoruna mı gitti? Yıllar önce beni iğfal ederken düşünecektin onları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Entropi

    Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...