Kötü bir evlilikten yeni kurtulan prenses, sarayda yan gelip yatmaktaymış. Bir elinde sigarası, diğer elinde sütlü kahvesi, dünya umurunda değilmiş. Bu arada paralel evrende Gargamel, şirinlerin kökünü kurutmak için geliştirdiği parça tesirli bombasının başarılı geçen testlerini bitirmiş, keyifle evine doğru gitmekteymiş. Kedisi olacak ipne de peşinde… Başı belada olan yakışıklı prens, kendisini kurbağa haline sokan büyücüye verip veriştirmekte ve diğer otlakçı kurbağalara çaktırmadan esrar tüttürmekteymiş bataklıkta. Diğer masal elemanlarına daha sonra, sırasıyla geleceğiz.
Birgün kral, kızım –prensesten söz ediyoruz- neden hiç gülmüyor diyerekten sinir yapmış. Birkaç kişinin kellesini aldıktan sonra, dalkavuğu, kendi boynunda da hafif bir uyuşma hissiyatı belirince, padişahım, ormanda çok akıllı bir adam var. Adı da Keloğlan. Onu çağıralım çok rica ederim, midem kalktı der. Padişah da ok der. Çağırın gelsin, acele etsin bekletmesin beni, taksiye atlasın gelsin parasını ben verecem demiş. Keloğlana haber salınmış. Keloğlan, otostop çekip saraya gelmiş. Taksi kapıda bekliyor padişahım şunun parasını bi koşu verip geleyim, derdinin devası bende demiş. Parayı sarayın tuvaletinde zulalayan Keloğlan padişahın huzuruna dönmüş. Olan biteni öğrenmiş. Hallederiz kolay demiş. Tam çıkacakken, meymenetsiz suratıyla presesi görünce vazgeçmek istese de, yememiş.
Keloğlan yola çıkmadan evvel eve uğramış. Kel kafa iyice lahmacuna dönmesin diye düşünerekten, annesinin kırmızı başörtüsünü de repçiler gibi kafasına bağlamış. Nineme giderim bi karnımı doyururum güldürmenin yolunu da öğrenir olayıma bakarım diye düşünerek yola çıkmış. Evden çıkınına koyduğu un helvasını yiyerek mil yaparken, yolda karşısına cenabet kurt çıkmış. Naber lan, bu ne kılık oğlum eşeğin götüne dönmüşsün demiş. Keloğlan, nineme gidiyom demiş ama, kurttan gelen iğrenç kokudan ve olası dedikodu malzemesi olma riskinden dolayı hemen yoluna devam etmiş. Bir yandan da kurttan işkillendiğinden, yanında getirdiği un helvasını yere dökerek ilerlemiş ki, yolunu şaşırmaya… Kurt hemen topuklayarak, bu filaş haberi köyün delisi Rapunzel’e yetiştirmeye çalışmış. Keloğlan’ın kırmızı baş örtüsüyle ormanın ortasında yürüdüğünü rapunzele yetiştirmezse, çat diye orta yerinden çatlarmış. (demekki ormanda işler bu şekilde ilerliyor). Benden bilmesinler, bu orospu 10 dakikada köyü ayağa kaldırır nasılsa diye düşünmüş kurnaz kurt. Gitmesine gitmiş de, Rapunzelin mekanda duyurabilirsen duyur sesini. Bağır Allah bağır duymaz. En sonunda duymuş, pencereye çıkmış ama bu kez de olayı sessizce anlatmak gerektiğinden yine başarısız olmuş. O sinirle, sal aşağıya saçlarını, tırmanıp yukarıda kulağına diyivereyim diyerek , inanılmaz bir zeka örneği daha göstermiş bize mr. Kurt. Ve lakin, ağırlık ve yük binme hesaplarını doğru yapmayınca, ilk asılışla beraber, saçlar, rapunzelin süt gibi kafa derisi ve kurt aşağıda buluvermiş kendini. Kurt ne yapsam ne yapsam demiş ve en sonunda rapunzelin saçlarını da alarak, Keloğlandan evvel ninesinin evine gidip gizlenerek, olayın iç yüzünü öğrenmeyi akıl etmiş. Eve türlü kısa yollardan ve Keloğlandan evvel gelen kurt, tam bir yere saklanacakken yakalanmış. Nine basmış çığlığı. Sustan amandan anlamayan ninenin boğazına binmiş kurt. Ortalığı ayağa kaldırdı kocakarı diye sinirlemiş. Yanında getirdiği Rapunzelinm saçlarını peruk diye takarak yatağa uzanmış ve Keloğlanı beklemeye koyulmuş.
Keloğlan ninesinin evine varmış az sonra. Kapıyı çalmış. Kurt , gir demiş. Kapı yenidn çalmış. Kurt yeniden gir demiş. Kapı bir daha çalınca, GİR ULAN GİR, KULAĞINI S.KTİĞİMİN İPNESİ, GİR demiş. İçeri giren Keloğlan Vatsap nine? demiş. Bedır demiş kurt. Nine bir sorum var demiş keloğlan. Sor yiğidim demiş kurt. Soracam sormasına da , senin sesine ne oldu demiş. Sorma demiş kurt, para bitti, samsun içiyorum altüst oldu boğazım demiş. Neyse demiş Keloğlan, ya, birini nasıl güldürürsün demiş. Kurt daha fazla bilgi almak maksadıyla sormuş: Neden? Ne için soruyorsun? Keloğlan kurtun ninesi olmadığını çakozlamadığından rahat rahat konuşmuş. Ya padişahın kızı gülmüyormuş. Balya balya para verdi bana. Söyle şunun sırrını da rahata erelim artık demiş. Söz sana da marlboro alacam 1 karton demiş. Hiç mi gülmemiş bu kız , hiç gıdıklayan da olmamış mı bu kızı demiş kurt. Bilemem demiş Keloğlan. Yok mu aklına gelen bir şey demiş tekrar. Yok diyince kurt, keloğlan sinirlenmiş. Ağza alınmayacak küfürler edip kapıya yönelince kurt müdahale etmiş. Oğlum evin duvarlarından yeseydin biraz demiş, komple şekerle , glikozla kapladım lan demiş. Glikozu ne yapayım, halis muhlis un helvası yerim diyerek sıkıntıyla evin yolunu tutmuş Keloğlan.
3 gün sonra saraya çağrılmış. Gitmiş. Padişah, ee, sonuç? demiş. Keloğlan’ın aklına o an cinlik gelmiş. Gitsin kurbağayı öpsün padişahım , derdinin devası odur demiş. Hadi bakalım demiş padişah, işe yaramazsa seni öptürürüm o kurbağalara tek tek diye de eklemiş. Hep beraber bataklığa gidilmiş. Kurbağayı öpmek için prensesin bataklığa geldiği haberini alan, kurbağa-prens, diğer kurbağaların aklına esrarla girerek ortamdan uzaklaştırmış . Tek kalmış. Prenses gelip onu görünce almış eline ve dudaklarına uzanmış. Öpüşme ayarını tutturamayan Abaza kurbağa, dilini prensesin ağzına sokup da Fransız öpücüğü vermeye kalkışınca ağzı dili isilikten şişen prenses babasına dönmüş. Şişmiş dudakları gülümseme diye algılayan gerizekalı padişah bir kese de ekstra altın atmış Keloğlana. Tam keloğlan parayı alıp yoluna gidecekken meydana gelen patlama ve ortalığa saçılan binlerce şirin parçacığı neşeyi gölgelemiş. Gargamel, tam da tahmin ettiğimiz üzere, şirinlerin kökünü kazımış yani. Böylece kızının gülmeyen yüzünü şirinle bağlayan gerizekalı padişah, Keloğlandan şüphelenmemiş.
Keloğlan aldığı yüklü parala sonsuza kadar, artık kel olan deli rapunzelle takılmış. Evlilik olmamış aralarında ama seviyeli bir birliktelik inşa etmişler. (serbest sex falan yok yani)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Entropi
Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...

-
Hepimiz hayatımızın bir döneminde, mutlaka bir orospu çocuğuna denk gelmişizdir. Bu bazen bir arkadaşımız, bazen yavuklumuz, bazen de öğr...
-
Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...
-
Şirinler'in yaratıcısı Peyo'dur. Peyo aslen Malatya' nın İkizpınar köyündendir. Yazar tarafından Şirinler'e verilen orijin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.