Çıplak ayaklarıyla toprak yollarda koşan çocuklar, bol tereyağlı pirinç pilavı, alışık olunmayan bedende renk tonu değişen makyajlar, o güne kadar şarklı ağızlardan ender çıkan bazı harflerin belirginliği, yaşlılardan gizli içilen sigaralar ve bol bol tokalaşmalar ve ziyadesiyle erotizmden uzak öpüşmeler. Nasırlaşmış erkek ellerinde gonca güller; Topuk taşı görmeyen ayakların topuklu ayakkabılar içindeki burkulmadan yürüme savaşı… Bastı bacak Türk kadınının abiye kıyafetlerle imtihanı. Jilet gibi takım elbiselerin keresteleri şekillendirme çabası. Köy düğünleri.
İlk eve doğru yöneldiğimde içimdeki yanlış bir iş yapıyorsun oğlum hissi henüz beni terk etmemişti. Ya yanlış –en kalabalık- eve yöneliyordum ya da o tahmin ettiğim şey olacaktı. Amerikan filmlerindeki gibi bulutlar bir araya toplanmaya başlamış, yırtıcı kuşlar garip seslerle tepemde uçuşmaya başlamıştı. Bir şeyler ters gidiyordu ve ben ne zaman bunu hissetsem bir ıslaklığın bana doğru hızla yaklaştığını hissederdim. Bu hissi takiben yaklaşık 1-2 dk sonra yanımda biten teyze, beni uzun zamandır görmemiş olmanın acısını henüz yeni traş ettiğim yanaklarımdan çıkardı. Bana biraz zaman verselerdi aynaya koşacak ve yanaklarıma enjekte edilen yabancı madde ile aniden 4 cm uzadığından emin olduğum sakallarımı kontrol edecektim. Kısmet değilmiş. Bu öpüşü takip eden, oyy ne de yakışlıklı olmuş alt metinli tokatlar ise tarih öncesi bir sevgi göstergesi gibiydi. Attığı tokatların övgü düzdüğü yakışıklılığa bir darbe olduğunu fark etmeyen teyzeden kaçmanın tek yolu ise ne yazık ki başka bir tükürük bezi sahibine yaklaşmaktan geçiyordu. Onun da beni aynı şekilde öpmesiyle teknik olarak öpüşen bu iki akrabamı selamlayarak kendimi en yakın balkona atıp elimi sigara paketime doğru uzattığımda ise bir başka tarihi buluşma gerçekleşmek üzere idi.
……………………………….
Muhitin saygıdeğer yaşlı insanının ulusal sağlık politikasına katkıları ve gençlerin bağımlılıkla olan mücadelesi.
Garip el hareketleri, tuhaf bir hareketlenme, dekoltesi biraz derinleşen kadınların kendilerine çeki düzen vermesi ve fısır fısır bazı sesler… Yıllarca talim yapmış bir asker gibi gelişen reflekslerim ile elimde henüz yaktığım sigarayı balkondan aşağı atmam bir oldu. Gelen bir Yaşlıydı. Sezar’ın meydanda gözükmesi ile yarılan kalabalık benzeri bir durum söz konusu idi ve ben neyse ki en sondaydım. Bana doğru titreyerek yaklaşan bu adamı, sigaramı ziyan etmesi sebebiyle daha az sevecek değildim. Sıcak ve saygılı bir selamlaşma ve benden gelen kesif nikotin kokusunu görmezden gelmek gibi ancak soylularda gözlenebilecek bazı davranışlar sergiledik karşılıklı. Uzun oturmadı. Gittiğinde köy düğünlerinin henüz üzerindeki sır perdesi aralanmamış ana konusuna doğru ilerlemekte idik. Alkol.
…………………………..
Kolanın içine karıştırılacak votka miktarının ayarlanması ve sidik kıvamındaki biraların gecenin ilerleyen saatlerine kadar tavsiye edilen içme ısısında kalabilmesi için yapılacak depolama fizibilitesi.
Bu konuda benden yardım istenmesini (ki nedense her düğünde böyledir) gerçekten komik buluyorum. Ama işin en eğlenceli kısmı olduğundan asla reddetmiyorum. Gençlerin bir kısmı saygı ile mevcut kolaya karıştırılması gereken votka miktarını hesaplamamı beklerken, diğerleri de biraları depolanacak en güvenli ve serin yeri seçmemi bekliyorlar. Bir ezik, daha ucuza egosunu şişiremezdi. Gürültü patırtının başlaması ile düğün alanına yol alan kadınların aklında kimlerin kokoş olduğu, Skoda bacaklı kadınlar ve şişen göbekler gibi bazı düşünceler yankılanırken, basit erkek kafası 2 aşamalı bir plan üzerine yoğunlaşmıştı:
1- Alkol nerede ve kim tarafından organize ediliyor?
2- En hızlı kafayı bulup nasıl normal bir iş yapıyormuş gibi gerdan kırabilirim?
Şunu 14 yaşında bir çocuk bile hemen hesaplayabilir ki, bu kadar çakma alkoliğin bir araya toplandığı bir yerde, damadın cömertliği hiçbir zaman yeterli olmayacaktır. İşte tam bu sırada ıssız doğada kıçından alevler fışkıran bir ateş böceği misali mahalle bakkalı devreye girer. Düğünü birkaç gün öncesinden haber alan ateş böceği, dolabında zulaladığı ve normal şartlarda kendisine 1 ay yetecek stoku gün yüzüne çıkarır. Dükkanının tüm ışıklarını fütursuzca yakan ateş böceği yüzünde bir parıldama ile kalabalığa doğru seslenir adeta: Şimdi elime düştünüz nıhahahahahaa!
Genci yaşlısı bakkala saldırır. Bakkaldan alınan biraların-ki düğün sonuna doğru o da idrar ısısına yaklaşır artık- sanki ayıp bir iş yapılıyormuş gibi gazete kağıdına sarılarak, evsizler gibi sokak aralarında ve ışıktan yoksun köşelerde ziftlenilmesi adettendir. Zaten hiç kimse anlamaz orada bira içildiğini. Yeterli düzeye (bknz: normalmiş gibi gerdan kıran erkekler) ulaştığını hisseden erkek alana doğru ilerler. Bazıları ise asla yeterli düzeye ulaşamadıklarından ateş böceğini zengin edip, gecenin sonunda da kreyzi dansa katılırlar.
…………………………………
Ayin yeri- Dans pisti
Gecenin ilerleyen saatleri, yeni tanışılan insanlar ile yapılan muhabbetlerin eksen benzerliği gibi bazı sebeplerden yorgun düşen dans sevmez bedenlerin, madem ben rezil oluyorum bari yanımda da bir iki kişiyi götüreyim düşüncesindeki alkoliklerce halaya kaldırılması seramonisi dayanılmaz sızılar içerir. Kas gücünün yerinde olmasını böyle durumlarda çok arzu eden, ama spora da yanaşmayan binlerce akranım, öyle ya da böyle, bir zaman dahil oldukları halaydan çıkamamakta ve gelecekteki düğünlerin en önde gelen halay başı adaylarıdır. Daha da korkunç olanı ise, artık kendileri alkole de ihtiyaç duymaksızın bir dansöz Zümre ayarında göbek atmaktadırlar. Başta 5-10 kişiyle ve gayet mütevazı başlayan halayın zamanla ergen erkeklerin o zamana kadar tek kelime edemedikleri kızların ellerini en kolay tutma yöntemi olarak bu ayini kötü emellerine alet etmeleri ile iyice genleşmesi, genleştikçe genleşmesi, çok sıkıldım bari şuradan çıkıp bir hava alayım diyen dans sevmezin yürüyecek yer bile bulamaması, iyice terlemesi, gittikçe artan tempo, sertçe yere vurulan ayaklar, obez kalçalar ve abiye kıyafetlerden sarkan aboriii yağ kalıpları, terleyen vıcık gömlekler, sesi duyulmayan telefon konuşmaları ve oradan oraya atlayan bebeler… Bence iki insan hayatını birleştiriyor diye diğer insanların tüm halkları aynı potada ve tek halayda, bir gecede eritme çabaları… Bilemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.