25 Eki 2015

Ben sana tarihi yorumlama demiyorum ki! Hobi olarak yorumla.

Tarihe Genel Bir Bakış - F.S.M' den incitici sözler-

Sultan Murat saltanatının son yıllarına kadar oldukça sıkı çalışmış ve imparatorluğun sınırlarını , o dönemin mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklığının da etkisiyle, bir hayli genişletmiştir. Sınırlar öylesine genişlemiş, verimli yaylalar ve meralar öylesine artmıştır ki, imparatorluk içinde görevli olan kişilere bile illalah ettirmiştir. 
Sultan Murat, bir pazar günü, bulduğu uygun bir zamanda, çocuklarını bir araya toplayarak, ben imparatorluğun tüm parasını dün bir dilberle yedim, Zevk-ü sefaya daldım, bir daha da kafamı kaldıramadım der. Siz de benim oğullarımsınız, bi el atın bana der. Sınandığından habersiz diğer çocukları, vay efendim sen nasıl büyle birşey yaparsındı, benim de o parada payım vardıydı, sorumsuzluk bu falandı filandıderken babalarına yüklenmeye meylederler. Son olarak Fatih Sultan Mehmete de fikrini soran baba, onun, canın sağolsun baba, daha tepeleyecek diyar diyar arazi; yenecek gani gani ganimet; gönlünü hoş edecek binlerce dilber bulunur, üzme kendini sözlerini duyunca ferahlar. Kararını verir ve Fatih hariç geri kalan tüm oğullarını arka bahçede bi güzel boğdurur. Hatta söylenen odur ki, cellat başı Karamanoğullarından Cihangir bey, sultanım bu kadar adamı tek başıma nasıl boğam ben? diyince padişah, boğulur boğulur, sen boğ, sonra yanıma gel, sana birşey diyecem der. İşi biten cellat sultanın yanına gelir. Ha buyur sultanım der.Padişah, buyurayım canım der. Kendine sadakatini ispatlayan oğlunun da kendine verdiği keyifle bir güzel cellatbaşını da o boğar. Oğluna döner ve, isteyince herşey olur evlat der.(Tarihi bir ders dedikleri bu olsa gerek)
Padişan Murat, son zamanlarını oğluyla geçirir artık. Bahçede neskafe içer muhabbet ederler. Bildiği tüm sırları oğluna aktarır. Amacı onu İmparatorluğun başına getirip, kenara çekilmektir. Fatih , zeki, çabuk kavrayan, doğuştan savaşçı bir karaktere sahip fakat bir o kadar da sert bir adamdır. Babası bir taraftan ona imparatorluğu teslim etmenin rahatlığını yaşarken diğer yandan da çekinir ondan. Oldukça sessiz biri olan Fatih, korkutucudur. Sultan Murat'ın sık sık Sessizden korkacan diye yakın çevresine fikrini açık ettiği söylenir.
Zaman ilerler ve yönetim Fatih'in eline geçer. Babası her daim ona destek olsa da, yavaş yavaş işten güçten elini ayağını çekme eğilimindedir. Akşama kadar yataktan çıkmaz. Çıkınca da ya tedbili kıyafet teftişe çıkar, ya da kafayı çekip hareme dalar. rezalet çıkarır falan. Ona kızan oğlunu, tedbili kıyafet çok zevkli lan, gizli kamera gibi diyerek sakinleştirmeye çalışır. Fatih her seferinde, babasının gizli kamera diyerek neyi kastettiğini anlamaya çalışsa da anlayamaz. Üzerine gitmez. Vardır bir bildiği babamın der ama işkillenir de...
Son olarak da tüm tarih boyunca bize ve çocuklarımıza yanlış okutulan bir olayı da açıklayıp sözlerimi noktalak isterim.
Bir zaman böyle gider ve bir ara savaş çıkar. Sefere hazırlıkları yöneten Fatih, babasından da fikir almak, hatta mümkünse onu ordunun başında görmek ister ama babasına ulaşmak mümkün olmaz. Sinirlenmeye başlayan Fatih, bir de babasının, benim işim var ya havamda değilim, sen gidiver demesi üzerine sinire keser ve, aşagıdaki mektubu babasına yollar:
" Baba, nerelerdesin bilmiyorum. Burası karıştı. Savaş var gel diyorum, sen bana ben havamda değilim diye haber uçuruyorsun kuşlarla. Kuşları incelettim ve nerede olduğunu anladım. Ne işin var orada baba? Yapma böyle. Benim sinirlerimi zıplatma. Padişah kim daha onu bile ilan etmeden, tatile çıkıyorsun. Ordunun başına komutan, imparatorluğa huzur gerek. Yolcu yolunda, çanta sırtta gerek. Eğer padişah sensen gel ordunun başına geç derim ben. Yok eğer sen padişah değilsen ,diğer kardeşlerimi de tavuk gibi boğazladığına göre, padişah otomatikman ben oluyorum ki, bu durumda emir yetkisi de bende oluyor. O halde emrediyorum, orduyu fesh et baba. Ben de savaşmak istemiyorum belki ne belli? Haber bekliyorum senden. Fatih.
NOT: O kuşu bekleme boş yere cevap göndermek için, ben onu yedim."
Bu mektup üzerine toparlanıp imparatorluğa doğru yola çıkan Sultan Murat, savaşa katılır ve bu savaştan sonra da padişahı Fatih olarak ilan edip, tüm resmi evraklarla beraber kaşeyi de Fatih'e bırakarak hayatının kalan kısmını sürdürür.

 

-------------------------------o--------------------------

Sanayi Devrimi-

Kemal, Burhan ve Sadullah adlı 3 arkadaşın önderliğini yaptığı bu devrimde ana sebepler şunlardır:
1-Maaşlar yeteri kadar tatmin edici değildi ve o dönemin ağababaları olan 3-5 zengin, alınan bu az maaşı bile, diğer sektörlerdeki tekelci yapıları sayesinde yine kendilerine gelir olarak çeviriyorlardı(Bknz: En ucuz arpa şehriye bizde!)
2- Sosyal statüsü düşük olan işçilerin en basit sosyal ihtiyaçları bile anormal olarak karşılanıyordu(eve kız arkadaşını getirmek gibi)
3- Benzin fiyatları kötü ekonomik yönetim nedeniyle maximum düzeye çıkmıştı-ki kaldı ki 3 arkadaşın motoru bile yoktu.
4-Esnek çalışma saatleri kavramı bir sınıf öteye geçmiş ve neredeyse iş dışında -uyku hariç- zaman kalmamıştı.
5-Müşteriler ile çay içen patrondu ama yalnış yapılan bir tamirde kabak elemanlara patlıyordu.

6-
Arabesk müzik dışında her türlü sanatsal eğilim suç unsuru sayılıyordu.
7-Zayıf bir bedene sahip olan ve kıçının çatalı görünmeyen çıraklar ustalarca azarlanıyordu.
...............
Bu ve arttırılabilecek başka nedenlerden dolayı 1996 yılının ekim ayı başlarında, başta çıraklar olmak üzere, aileleri, genç nüfus ve anarşistler örgütlenerek, bu gidişe dur demek için toplaştılar. Toplu halde yapılan mesaiye kalmayın mitinginde olaylar çıktı. 13 çırak ustalarınca enseleri tokatlanarak dükkanlarına hapsedildi. Hepimiz rakçıyız; Hepimiz Hapçıyız örgütü ise, mitinge destek vermek için meydana doğru ilelerken, kahvedeki gençlerden amansız bir dayak yediler. Kaba kuvvetle bastırıldığı sanılan bu mitingin sonrasında eylemciler, gizliden gizliye buluşmaya ve ilerki bir zaman için daha da büyük, kocaman bir devrim yapmaya karar verdiler.

Yıl 1998 BÜYÜK DEVRİM

Temmuz ayının 16 sında, tüm çıraklar, pembe saten geceliklerini giyerek, sanayi mahallesinde yürüyüşe çıktı. Toplanan gruba hazırlıksız yakalanan ustalar, dükkanlarını terk edip evlerine sığındı. Dükkanları ele geçiren çıraklar, çay demleyip TRT4'de Yurttan sesler korosu dinleyip, Tamir için gelen müşterilere kapuçino ikram ettiler.4 gün düren eylemin sonunda taraflar şu anlaşma metninde uzlaşı sağladılar:
1-Maaşlar zamanında ödenecek ve asgari ücret+işten prim sistemine geçiş çalışmalarına hız verilecek.(Gaz değil; hız!)
2-İsteyen bekar çıraklar mahalle içinde ev tutabilecek, saynfeldde olduğu gibi birbirlerine çat kapı gelip gidebilecekler, eve kız atıp, evden kız atabileceklerdir( Bu maddeye daha sonra, 27.07.1998 tarihinde, kızların mahalle içinden olmaması hükmü eklenmiştir)
3-Günlük çalışma 9; haftalık maximum 54 saatle sınırlandırılmıştır.Eskiden uygulanan ve son derece anlamsız olan uygulama - mesai ücreti olarak ustaya ödenen haraç- iptal edilmiştir.
4- Müşteriler ve çay konusu tatlıya bağlanmış, çıraklara da çay söylenmiş ve extra şeker alam hakları yasayla güvence altına alınmıştır.

5-
Bale kursu açılmış, mahallede her yıl geleneksel jazz günleri düzenlenmesine karar verilmiştir.Daha önceki mitinge destek için gelen Rakçı guruptan özür dilenmiş, rak dahil her türlü alternatif tarza hoşgörü sözü verilmiştir. (NOT:Kafalarının üzerinde dönmek şeklindeki eğlence ise-brekdans- 2 tarafça da uygun bulunmamıştır)

6-
 Kıç çatalı meselesi opsiyonel bir olgu olarak benimsenmiş ve olursa ne ala olmaz ise mualla (*) metni altında birleştirlmesi kararaştırılmıştır.
not:Benzin fiyatları hiçkimsenin aracının olmaması nedeniyle gündeme alınmamıştır
(*) Bu metin günümüzde hala tasarı halindedir.

-----------------------------------------------------


Kısaca Fransız devrimi-

Peygamber soyundan geldiğine inanan bir grup asilzadenin, 18. yy'ın 2. yarısında (Devre arasında planları yapmışlar) ve orta yuvarlağın karşı yarı alana bakan diliminde(denize bakan kale), kendine soylu, kraliyet ailesi mensubu yahut rahip diyen birkaç kendini bilmezi, sağdan soldan toplayarak, ha cimciklemesi, ha kafasını giyotin ile(*) vurmasıdır. Yeteri kadar kısa ve öz olduğunu düşünmeden edemiyorum.
(*) Dilimize fransızcadadan girmiş bir kelimedeir.Fransızca "Quiyot"(Uçan, süzülen anlamına gelir) ile, İngilizce "in"(Kafa, kelle) sözcüklerinden türer ve Uçan kelle manasına gelir.Serik bıçağı (bknz: aşağıda. İşte şurada!) kadar keskin ;ama daha büyüktür.
dikkatli tutmak gerek



----------------------------------------------------


Kavimler göçü--

SEBEP
"O zamanlarda da, her yerde mangal yakmak mümkün olmuyordu. İt kopuk doluydu herbiyer."
Sabaha karşı içkinin midelerinde yarattığı bayıcı etkiyi kokareççide dindirmeye uğraşan Bilge Han, Orkun, Korkut ve Alperen kardeşler, o kafayla, ertesi gün için ailece piknik yapıp, ovır dozda et tüketimi yapmaya karar vermişlerdir. Her ne kadar önceleri bu planı evin bahçesinde yapmayı düşünmüşlerse de, Çinli komsuları Huy Na Chang'ın olası saldırısından ürkmüşlerdir.Şöyle yeşillk bi yere gidelim çoluk çocuk, diye karar alıp gece geç vakitlerde evlerine dağılırlar.

GELİŞİMİ:

"Yollar yürümeyle aşınmaz ve zannedildiğinin aksine, düz taban ayakkabı daha fazla yorar."
Orta Anadoludan çıkan kalabalık aile efradına, zamanla sağdan soldan eklenenler,takım taklavat, cümbüş şamata, eciş bücüş ve ıvır zıvır derken(aklıma başka saçma ikileme gelmiyor), ilerleme sürer...Ha burada su yok, ha burada ağaç yok, salıncak kuracak yer yok derken, kafile baya bi yol alır. Güzel bulunan 3 yerden de arazi sahiplerince (Çinliler) kovulan gruptan, Karadeniz kökenli(agresif ama candan) olanların "dönen olursa vururum" tehditleriyle artık geriye dönmenin de mümkünü kalmamıştır. Yolda acıktıkça cepteki parayı da tüketen güruh, Orta Avrupa dolaylarında (şimdiki Fransa civarı) nihayet iyi bir yer bulduklarında anavatanlarını yaklaşık 16000km geride bırakmış oldular.Artık oturup yemek yeme ve eğlenme vaktiydi. Yanlarında getirdikleri sürüyü bazı kaynaklara göre 4 günde tüketmişler , yemek sonrası sürekli olarak salıncakta sallandıkları için midede birşey kalmamış, dolayısı ile de kilo almamışlardır. Bazılarımıza atalarımızdan miras kalmış ideal beden ölçülerini de buna borçluyuz(x)

SONUÇ

"Tarih, geçmişten günümüze, bir yalnış anlamadır."

Mangal yapan grup mayışır. Bu kural, tarihte de böyle idi. Bulundukları topraklardan anavatanlarına dönme şansları da suya düşünce, burada kalalım bari, iyi de bir uyku çekeriz demişler ve göç noktalanmıştır. O dönemden günümüze, Avrupada uykuda olan atalarımızın(siyasi mesajımızı da verdik) bu hareketi, tarihe, Kavimler Göçü olarak geçmiştir.
(x)KAYNAK
- Türklerde göç etmek ya da topuklamak sorunsalı üzerine bir irdeleme de biz edelim ne çıkar?
2006-YKY. Nuri Hakan NASRULLAH

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Entropi

    Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...