26 Eki 2010

Bitirmeme izin verirsen...

Herkesin bir kaçacak yeri var. Güvenli, eleştirileri püskürtebildiği tam korunaklı yaşam alanı. Sığınak. Burada her zaman direniş olmuyor elbet. Bu sığınağa iyice yerleşip, kendini garantiye alan karakter, saldırı da düzenliyor fırsat buldukça. Akıllı olanları önce eleştirileri dinliyor. Hafif başlayan eleştirilerin zamanla sertleşeceğini sezen akıllı, ağır adımlarla ve geri basarak sığınağa doğru yol alıyor. Sırtını sığınağın duvarına yasladığını hissettiği anda, ellerini iki yana açarak, "dur bir dakika" diyor ve başlıyor saldırıya. Açık bulduğu alandan içeri kayıyor. Açığını yakaladığı saldırgana kayıyor. Saldırırken saldırılan pozisyonuna düşen acımasız, önce karşı saldırıyı küçümseyen gülüşlerle savuşturmaya çalışıyor. Olmuyor. Akıllı, sığınağı sağlam inşa etmiş, feci saldırıyor...o da acımıyor....Böyle zamanların dışarıda kalan üçüncü kişileri de varsa olan onlara oluyor. Uzatmayacağım. Anlatmak istediğim olayın kendisi değil ; sonucu: Bittiğinde, ne ego çarpışmasından ne de aşktan eser kalmıyor. Havayı gri bulutlar kaplıyor. Sigaralar yakılıyor. Boş bakışlar...Kendine edilen laflar düşünülüyor (böyle durumlarda analiz yerine, hakaretler düşünülür genelde) Bunubananasılsöylerler, meğeriçindenelerbiriktirmişler birbirini izler..izliyor...izleyecek. Normal dediğin şey ise unutkanlığın verdiği rahatlıktan gayrısı olmuyor bu durumda..bu kadar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Entropi

    Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...