Uyumadan az önce...
Sürekli üzerine gittiğimde bana karşı saldırganlaşıyor. Kimi zaman benden daha fazla hatta...hem de bana karşı. Oysa o benim bir parçam. Niyetim onu daha düzenli işlemeye sevk etmek. İnanmıyor buna, yoruldum diyor. İşte buna dayanamıyorum. Senin asıl işlevin bu diyorum, gülüyor. Sen beyinsin diyorum, o halde neden dengeli davranman konusundaki telkinlerimle seni etkileyemiyorum? diyor. Kendi aklımla kendi beynimin üstesinden gelemiyorum anlayacağın. Her zaman beni köşeye sıkıştırıyor. Bunu nasıl yapıyor? Beni tanıyor çünkü değil mi?
---------------------------
Sağduyu devreye giriyor
Artık sana dayanamıyorum. Hayali engellere karşı direnmeni ve saldırılarını görmeye dayanamıyorum. Düşman falan yok ortada..Metalar ve varlıklar..evet...onlar hayatlarını olağan yaşıyorlar, anlamıyor musun? Senin risk dediğine, onlar deneyim diyor, kavramak bu kadar güç mü? (Oluruna bırakmayı mı kast ediyorsun?) Evet! Hepsi bu kadar. Ne kadar kontrollü yaşamaya çalışırsan o kadar ayaklarına batıyor dikenler fark etmiyor musun?. Hayır, bu kadar salak olamazsın. Beni taşıyan bedenin sahibinin, bu kadar basit bir durumu görememesi, içimde bir yerlere dokunuyor. Allahım! Sen bu kadar aptal mısın?
-----------------------------
Anlamalısın ki....
Aslında evet! (Ne?) Evet. Takıldım bazı yerlerde, anlaman gerek beni. Kimseye -sana bile- mantıklı gelmeyen-ki bana da gelmiyor ama- sanrılarla mı boğuşuyorum acaba ben? Sanırım evet. Peki o halde sana bir soru. Rüyanda 25 katlı bir binadan aşağı doğru süzülüyorsun. Saniyeler içinde yere çakılacaksın. Bunun bir rüya olduğunun bilincinde olabilir misin? (Hayır!). Peki korkar mısın? (Evet). Engel olabilir misin? (Hayır. Ama rüyadayken bunlar gerçekmiş gibi olur, korkun da bundandır) Kesinlikle. Anlatmak istediğim de bu. Bunların hepsi sanrıysa -tamam san-, ama o kadar gerçek ki, ayırdetmek mümkün değil. Acıya katlanmak da öyle. Her sanrı bir şaşkınlıkla ölür biliyorum, ama ortada uyandığımda sırtıma yapışan bir fanila yok. Her yer ceset dolu. Ve ben milyon kere ölüyorum. Sende karşıma geçmiş, realiteden söz ediyorsun. Huzurlu yaşamın anahtarını veriyorsun. Gerçeği görmüyor musun diyorsun. Bana şaşırıyorsun.
--------------------------------
Yine mi saldırganlık?
Ama tüm bunlara rağmen, sen ve senin gibiler ve modern dünyalar ve onların bitmez tükenmek bilmez istekleri, paylaşamadıkları , ortayolbulucuları...hepiniz beni tam olarak ikna edemeseniz de...evet bende ters giden birşeyler var ve ben bunun farkındayım. Ama bu ters giden şeyin neyden kaynaklandığı konusunda bir obsesyon daha yaşıyor olabilirim.(Yine mi?) Dinle. Hiç görülmemiş bir yerde, Tek bir trafik işaretinin dahi olmadığı, hiçbir işaret ya da alametin de olmadığı, tek yönlü caddede, bomboş sokaklarda, rastgele bir yön tayin edip arabamla ilerlerken, polis çıkıyor bir yerlerden ve bana ters yönde gittiğim için ceza kesmek istiyor. Cezaya da itirazım yok ama, biriniz bana anlatsın, hiçbir canlının ve işaretin olmadığı bu yerde, hangi yönün doğru yön olduğuna kim karar veriyor? Yine berbat bir örnek değil mi? Yoksa hayat başka birşey midir? Ve dolayısı ile de benim bu örneğimi sosyal yaşamdaki kararlar mekanizmasının dişlilerine sokamaz mıyız? Sanmıyorum. Bence- ama sadece bu konuda-, her yer,her yön, her doğru, kafasına göre atanmış polisler tarafından belirlendi. Riayet edenler ödüllerini aldılar. Sorgulamayanlara mutlu bir hayat + her sabah taze ekmek verilecek diye gizliden gizliye anons edildi. Çıkarları zedelenecek endişesiyle bana saldırıyorsanız, şunu bilin ki, farkındayım. Ama artık gücüm yok. Kurtulmak istiyorum fikirlerden ve senden. Beyinsiz olmak istiyorum. Ben de her sabah taze ekmek yemek ve bazı şeyleri sorgulamadan geçireceğim sevgi dolu günler istiyorum. NEREYE GİTTİN YİNE?
--------------------------------------
"Gece, düzen güçleri uykudadır. Bürokrasi, askeriye, okullar, polis, kısacası yaşamımız düzenleyen tüm güçler uykudadır;...G.VASSAF"
O bir zavallı aslında biliyorsunuz. Çok yorgun, saçmalıyor. Ama suç onda bunu da biliyoruz. Sessiz olmalıyız. Şimdi uyuyor. Aptal takıntılarından bu biçimde uzaklaşıyor. Gerçek dünyanın gerçek kurallarından, bilinçaltının serin sularına atlıyor. Uyanmadan rahatça konuşalım, o kendine gelmeden birer bira daha içelim, o kendine gelmeden şu anlayamayacağı işimizi de halledelim, o uyanmadan ihtiyaçlarımızı giderelim..uyanırsa ne diyeceğini ezberledik nasılsa değil mi? (Hep bir ağızdan ama kısık sesle söyerler.."Asıl amacın bu değildi gibi geliyor bana!) Muhteşem! Aynen bunu diyecek. Çünkü kendini o kadar haklı görüyor ki! Tanrım o kadar kendini beğenmiş ki! Ama o bizim bir parçamız. İstesek de, istemesek de hayatımızda. Bazı durumlara olan saldırganlığının aslında ne kadar temelsiz olduğunu da biliyoruz nasılsa. Onu tanıyorsunuz! İdare edin onu. Yormayın, uyanıyor. Onun dediklerini dinliyormuş gibi yapın bir süre....en azından şimdilik....dayanabildiğiniz kadar. Uykudan uyanması ile, bilincinin tam kapasite çalışması arasında geçen sürede harika biri oluyor, kaçırmayalım isterseniz. Doğal olun!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Entropi
Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...

-
Hepimiz hayatımızın bir döneminde, mutlaka bir orospu çocuğuna denk gelmişizdir. Bu bazen bir arkadaşımız, bazen yavuklumuz, bazen de öğr...
-
Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...
-
Şirinler'in yaratıcısı Peyo'dur. Peyo aslen Malatya' nın İkizpınar köyündendir. Yazar tarafından Şirinler'e verilen orijin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.