" Herşey belli kurallarla işler"," bazı kuramlar etrafında şekillenir düşünceler" ve en nihayetinde en fazla beni güldüren," fraksiyon". Besin kaynağı böyle tarif edilecek kadar sınırlı olan gruplaşmalar , ne zaman kimin süzgecinden geçtiği muamma bazı rafine fikirlerin etrafında toplaşmak sureti ile, toplumsal, siyasi yada ekonomik konularda, sınırları belli fikirler üretmeye çabalasın ve biz de buna örgütlenme diyelim demiş bir aklı evvel ve olanlar olmuş. Hakkaten birşeylerin peşinde olan bazı insanları önce birileri değerlendirmiş örneğin. Değerlendirmek dediysek , bir sonraki aşamada olan bir kişinin bir önceki aşamada olanı izlemesini kast etmiyoruz elbette. Burada bir sonraki aşama diye birşey yok. Kuralları belli olan hazır manifestoları ne kadar koşulsuz uyguladığınızdır tek kriter. Dolayısı ile en baştaki, en az sorgulayandır. En az sorgulayana en çok yaklaşmak isteyen ise, en az sorgulatandır.
Siyasi yaşamın rekabeti de burada başlar. Sorgulamak ve sorgulatmak meselerine yaklaşım, siyasi hayatın neresinde, ne kadar rol alacağınızı belirler. En başlarda yer alanlarda koşulsuz itaat dikkat çeker. Hükümet (hükmeden anlamına gelirki, bu bile aşlı başına tartışma konusu olabilir bence) partileri dikkatle inceleyenler göreceklerki, farklı sesin çıkma ihtimali, benim gibi kendini bilmezlerin, ezik adamların, örgütlü olma ihtimaline eşdeğerdir.
Acı olan bazı sonuçları fark etmek ise can yakıcıdır tek kelime ile. Yıllar evvel bir yerlerden duyduklarım hala aklımda yer ediyor. "Sağ siyasetin ruhunda, bu kuralları bir etik kurallar bütünü ve DOĞAL olarak karşılamak yattığından, biz dışındakiler bunu yadırgamayız elbette " diyordu orada. Başbakan'ın, -gerçek bir siyasi ortam yaşansaydı asla olmayacak türden- yaptığı içi gaf dolu açıklamaların, hükümetin diğer sözcüleri tarafından ışık hızıyla düzeltilmesine benzer bir arkayı kollama hadisesi bizi şaşırtmaz örneğin. Yanlış bile olsa, farklı bir fikrin bu tür bir siyasi yapılanmada, gaf olarak yorumlanmasını çok beklersiniz. Açıklama, Başbakan onu demek istemedi şeklinde gelir hep...Bu konuyu Başkanıyla konuşması ve aslında ne demek isteğini bile anlamasına gerek yoktur. Çünkü parti doktrini onun ne düşündüğünü sayın bakanın beynine de kazımıştır. Hem zaten ne düşünebilirki?
Fakat ,benzeri tembelliğin dorukta olduğu fikirlerin yansıması ile birşeyler elde edebileceğini düşünen sol siyasetin büyüklü küçüklü biraderleri, hakkaten insanın canından can alırlar. Eleştirdikleri sağ siyasetin bitmiş yöntemlerine benzer zırvalarla kendi yol haritalarını çizerler örneğin. Karşıttırlar sağ siyasetle ama, ilginçtir ki onlar da pek konuşturmazlar ve ağızlarına pelesenk olmuş devrim kelimesi böyle durumlarda altı harften oluşan etkileyici bir kelime olmaktan öteye geçemez. İtaat, etik, temel, hedefe giden yolda tartışmaya açık olmayan konular, çatlak sesin amaçtan uzaklaştırmaya meyilli düşmanca(!) tavrına engel olma çabası gibi, tamamen özgür akla tahammülsüzlük örneği barındıran tepkiler geliştirmek, ancak elde edeceği şey ugruna en kısa yolu sorgulamadan kabul eden düşünce acizi bir karakterin fikirleri olabilir ama, oluyor işte. Tembellik dediğimiz şey ise, en nihayetinde bakkala gitmeyi kendinden görmemek şeklinde vücut bulduğunda anlaşılır birşeydir sanıyorum. Bu bakımdan, insani sorumluluk yüklendiğini iddia eden kişilerin, fikir tembelliği yaşamak gibi bir haklarının olmadığını sanıyorum.
Sonuçta burada yazılanlar, sol siyasetin sürekli telaffuz ettiği, demokrasi, eşitlik, süz hakkı, özgür birey kavramları ışıgında şekilleniyor. Burada saldırgan bir yazı görüyorsa bazı insanlar, bunun sebebi belki de sürekli dilden düşmeyen bu kelimelerin karşılığını vermek konusundaki kaypaklıklardır, yapaylıklardır. Bu kavramların hakkını vermek, mutlu bir hayat için zaman bulamayacağımız kadar zorludur sanıyorum. Eşit biçimde dağılmış VE DİNLENEN fikir hakkı, yüzyılın ütopyası olabilir mi acaba? Yoksa kimse kimseyi aslında dinlemek istemiyor mu, fikri bizimkisiyle paralel ilerlemiyorsa? Belki asıl sorun da burada başlıyordur.
Belki sorgulamaya zamanı olmayan ve hedefe kilitlenmiş kitlelerin asıl yeri sağ taraftır. 70-80 yıldır bu ülkede alınamayan bir gıdım yolun asıl sebebi, belki basit bir yalnış yerleştirme düzenidir. Sorun bu kadar basit bir sebepten kaynaklanıyorsa, buna sevinebiliyorum neyseki. Çünkü bu türden sorgulama ve ince araştırma gererktirmeyen bir problemi aşmaki hakim sağ siyaset için de; onun benzeri yöntemleri uygulamakta bir tuhaflık sezmeyen solcu kardeşlerim içinde zor olmayacaktir. Neticede sorun ortada ve çözmek için de kimsenin aykırı bir fikrine tahammül etmeniz de gerekmiyor. Cümlemize geçmiş olsun!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Entropi
Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...

-
Hepimiz hayatımızın bir döneminde, mutlaka bir orospu çocuğuna denk gelmişizdir. Bu bazen bir arkadaşımız, bazen yavuklumuz, bazen de öğr...
-
Denizin üzerinde yansıyan ışıklar hakkında konuşabilecek kadar dingin bir ruh hali içinde olmaya çalışmaktan bahsediyordu. Gözlüklerinin...
-
Şirinler'in yaratıcısı Peyo'dur. Peyo aslen Malatya' nın İkizpınar köyündendir. Yazar tarafından Şirinler'e verilen orijin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.