Jack - Cek-
Christian Shephard 'ın oğlu. (Allah böyle babayı düşmanımın başına vermesin) Claire'in babadan bir anneden ayrı öz kardeşidir. (4. sezonda ortaya çıkıyor) Christian boş durmamış anlaşılan.
Jack, babası baş cerrah. Jack, onun çalıştığı hastanede cerrah olarak çalışıyor işte.. Columbia Üniversitesi'nde tıp okumuştur.(İkinci öğretim). Doğuştan lider. Suskun fakat, açık konuşur, lafı gevelemez. Omurilik cerrahı. (Kadın düşkünü) Keyt'e de bir süre asılıyor ama havasını alıyor. Sovyır'ın kaslarını gören Keyt, fazla düşünmüyor. Bunu kafaya takan Cek, bir süre berdoş gibi dolanıyor ortalıkta falan. Bir ara rüya falan görüyo bu. Ölen babasını, ormanda görüyor. Baba, el işaretleri ile gel falan diyor buna ama, gidince de yok oluyor. Cek sinirleniyor bu duruma haliyle. “ Dalga mı geçiyorsun lan, neredesin “ falan diye feryat ediyor garip. Yaralılara, Hamile kıza yardım ediyor. Herkesin yardımına koşunca, millet buna lider falan diyor ama adamda o maya yok, anlatamıyor. Bir ara bunalıyor. “ Sktirtmeyin lan liderinizi bana “ falan diyecek ama terbiyesi Müsaade etmiyor. Bir ara Can'a rastlıyor. Can buna “amacını bulmalısın “ diyor. İyice kafası karışıyor Cek'in.
Ara ara Sovyır'a askıntı olduğunu bilse de , Keyte pas atıyor. Ama Keyt boşa kaçmıyor. Canı sıkılınca denize bakıyor. Ara ara eski hayatına göz atınca anlıyoruz ki, o kadar da cevval bir tip değil. Babası bunu küçümsüyor. Sende liderlik yok, debelenme diyor ama bunu her söylediğinde Cek biraz daha sinirleniyor sanırım. Adada, üzerinde baya yük taşıdığından usanıyor. Suyu o buluyor ama millet peşine takılıp mağaralara gelmiyor mesela. En başta da Keyt. Bakıyor ki Sovyır sahilde, e ben de kalayım madem diyor. Cek gitmeden evvel tiksintiyle Keyt'e bakıyor. Hem lider ol diyorlar, hem de Bir şey yapınca itiraz ediyorlar. İnsan her yerde insan işte. Cek'in Başı hiç beladan kurtulmuyor neredeyse. Gerçi adadan önceki hayatında da durum pek farklı değil. Ayyaş babasını bulmaya Avusturalyaya gidiyor. Orada da problem yaşıyor. Cenazeyi memlekete getirecek, havayolu şirketi arıza çıkartıyor. Gerçek bir kaybeden bu Cek. Takma kafana Cek. Unuttun mu :Layv tugedır day alon (Birlikte yaşa, yalnız öl)
...........................................................................................................
Kate - Keyt-
Düzmece işi gücü. Sigorta dolandırıcılığı bunda, yalan bunda, anasının evini yakmak bunda, babasını vurmak bunda, banka soygunu bunda.... yalanın her türlüsü. Uslanmaz bi tip. Adaya düşer düşmez başlarda cek ile, sonrasında sovyır ile kırıştırıyor. Bence biri daha asılsa, ona da pas verecek. Sonunda sovyırda karar kılması, kadınsı seçimlerin ilginçliği üzerine tez yazanlara yardımcı olabilir. Duygusal sahtekar. Yeşil gözler falan eyvallah da... erkek kotu falan giyiniyor. Sonra, ortlalık malı gibi arkadaş, midem kalktı yea.
İlk fırsatını bulduğunda-daha ilk gün dikkatinizi çekerim-, ormanda Cek'i sıkıştırıyor. Yarasını dikme bahanesiyle adonis kas var mı arkadaşta acep diyerek yoklama yapıyor ama, sonuç negatif. Çıkmadık candan umut kesilmez mantığı ile bir sonraki gün için Cek ile plan yapıyorlar falan. Yürüyüş planına hesapta olmayan Çarli de katılmak isteyince olmayan adonis'i antreman ile yaratma hayalleri suya düşüyor Keyt'in. Her işe elim yatkındır ayağına ortalıkta dolaşıyor ama bana sorarsanız bu hatun koca arıyor kendine. Bir müddet yine Cek'e yamanan Keyt, arada Sayit ile de göz göze geliyor ama Iraklı buna vuracak gibi bakınca, ürküyor. Sovyır ile tanışınca, liseli kızlar gibi olan Keyt, bir müddet Sovyır ile didişmece-ittirmece (dalaşırım çünkü severim) oynuyor. Bir süre sonra bunları bırakıp, yetişkinler gibi öpüşüyorlar da bi de rahatlıyoruz. Sovyır ara ara laf sokuyor uslu durmuyor ya, Keyt bitiyor onun bu serseri hallerine. Zaten zaman geçtikçe anlıyoruz ki, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Her işe öncü olan insanlarda görülen, bir tür eksiğini kapatma sendromu yaşıyor bana sorarsanız (e kime soracaksınız?). Zira, güzellik dersen, nayomi buna on basar. Osmanlı kadını ayaklarını da yemezler, çünkü o dalda da ilerde Cülyet giriyor devreye. Ağlama Keyt, Ceki de üzüyorsun bak!
....................................................................................................................................
Sayid- Sayit-
Kara çocuk. Benden bile berbat bir ingilizcesi olan tek yıldız. O nedenle favorilerimdendir. Irak doğumlu olan Sayid'in başına ne geliyorsa, Nadya denen kara kuru karı sebebiyle geliyor. Kazadan önceki hayatında, tam terfi alıp işlei rayına sokacakken karşısına çıkıyor Nadya. Orada çocukluk anılarını falan hatırlatarak adamın kariyerini alt üst ediyor. Sivil hayatında da sürekli başına bela olan Nadya, Sayit için önemli bir karakter. CIA, Sayit'i Nadya aracılığı ile tehdit ederek, en yakın arkadaşını öldürmesine sebep oluyor ama adamımız hala varsa yoksa Nadya diyor. Takıntılı.
Kaza sonrası ise Sayit, bildiğimiz Sayit. Kavruk derisi sebebi ile sürekli pasaklı edasında etrafta dolanıyor ve sıklıkla ay nid' li cümleler kuruyor. Az vahşi. Sovyırla bir ara didişiyorlar falan. Sovyır buna terörist diyor, uçakta, elleri hep battaniyenin altındaydı diyor. Sayit, müstehcen açıklamalara giremediğinden, uçuş boyunca neden ellerinin battaniye altında olduğunu açıklayamasa da, tamir ve bakım hizmeti vererek, adadakilerin güvenini kazanıyor. İlerleyen zamanlarsa Şenın'a asılıyor. Sana bi yer gösterecem, sürpriz diyerek Şenın'ı kuytuya çekmeye çalışıyor.Şenın'ın da canına minnet, karşılık veriyor. Piknikti öpüşmeydi derken, izleyiciye birkaç erotik anı hediye ediyorlar sağolsunlar. Eski bir işkence uzmanı olduğundan, adada çıkan en ufak anlaşmazlıkta, hemen malzemeyi hazırlayıp olay mahalinde bitiyor. Soyadına aldanmamak gerek tabii...asıl cerrah daha önce de belirttiğimiz üzere, Cek.
....................................................................................................................................
Sawyer- Sovyır-
Akbaba. Sarı uzun saçlar, yeşil gözler, kaslı vücut, artis artis bakışmalar falan. Tek sigara tiryakisi. Takma isin yapıştırma konusunda son derece başarılı (favorim: Maykıl -Miki). Genel felsefesi sörvayvır olduğundan sürekli depolama yapmakla meşgul. Babasının İstanbul-Tarabya tarafından olma ihtimali yüksek. Sanırım kağıt toplama işi yapmış bir müddet. Genetik olarak bu özelliğin Sovyır'a da sirayet ettiği açık. Ayrım gözetmeden, cüzdandan altına ; kadın pedinden kuma kadar her şeyi zulalıyor. Hiç yıkanmıyor ama saçlar ahenkle dans ediyor her daim. Genelde kötü ve istenmeyen adam olmak için didiniyor resmen. Hikayesine gelince:
Küçük yaşta annesine askıntı olan bir adam (mr. sovyır)nedeniyle ailesi parçalanan Ceyms (evet asıl adı bu), ahdediyor ve seni bulup vuracam diyor. Ondan sonra da nerde zengin ve salak hatun bulsa ağına düşürüp yoluyor. Adını da Sovyır koyuyor. Bir süre sonra, lolipop yiyip duvarlarda oturacak kadar şeker bu adam, insan azmanı olup çıkıyor işte. Zaten bir süre adadakilerle de dalaşıyor ama, bakıyor ki yalnız başına kurt ayı yiyecek bunu, yola gelip toplum içine karışıyor. Her hatunda ufak ufak şansını deneyip, en sonunda tüm bahsi Kate 'e yatırıyor. Eskiden de kumarbaz olduğundan, doğru ata oynuyor. Kate at gibi demek istemiyorum elbette. Hahaha. Diinin son sezonunda ortaya çıkıyor ki, asıl göt de Sovyırda imiş meğersem. Zaten bu sezonda, tüm Cek hayranları mide sıkıntısı çekmeye başlıyor.
................................................................................................................................
John- Can-
Gerçek hayatında, kutu şirketinde şef olarak çalışan Can, tekerlikli sandalyeye bağlı yaşayan ama içten içe pimi çekilmiş el bombası kıvamında bir yırtıcıdır. Annesiye tesadüfen tanışıp, hiç görmediği babasını bulan Can, onun da kendisini böbreği için arayan bir şerefsiz olduğunu anladığında peşine düşüyor ama baba onu 20. kattan aşağı atıyor. Ölmüyor ama sakat kalıyor garip. Avcılığa düşkün olan Can, birgün bir doğa turuna çıkmak istiyor ama kabul edilmiyor. Geri gitmesi için bindirildiği uçak kaza yapınca adaya düşüyor. İyi haber: Düşünce iyileşiyor Can.
Adada, bacaklarının çalıştığını fark edince ilk şaşkınlığı yaşıyor. Atlatınca, yıllarca içinde kalan ne varsa yapmaya başlıyor. Adanın kaderi olduğunu düşünüyor. Sık sık ada sana ne yapacağını söyler diyor etrafındakilere. Benim bir numaralı adamımdır. O adadan bir an evvel kurtulmaya çalışan bir çok salağın aksine, o bulunduğu yerden memnun. Elinde pıçağı, dalıyor ormana talan ediyor ortalığı. Keşif yapıyor. Meterolog gibi adam. 1 dk sonra yağmur var diyor, yağıyor. Yağınca da diğerleri gibi gizlenmeyip, ellerini gökyüzüne kaldırarak, Allahım sana şükürler olsun diyor. İnançlı adam, ne diyeceksin. Genelde züppe tiplerle anlaşamıyor. Sonunda adanın lideri de o oluyor. Çok sıkışınca, ada öyle buyurdu diyip çıkıyor işin içinden. Ha bir de , ölmüyor.
..................................................................................................................................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.