Başlarda beni çok sevmemen gayet
normal geldi bana. Sevimli olduğu iddiasını taşıyan biri değilim neticede. Uzun
uzun ve ters ters baktığın o günleri anıyorum şimdi. Şehla gözlerini üzerime
dikip bakar; ne vakit çağırsam sesimden tiksinirdin sanki. Ama benim bilgisayar
üzerine konuşmalarıma senin bilgisayar masasından sarkan kabloları patilemen
eklenince aramızda gizli bir anlaşma şifresi olduğunu sezdim sanırım. Bu bana
bir mesaj olmalı dedim içimden. Neticede -insan olsun kedi olsun- biz
erkeklerin basit davranışlarına siz kadınlar göndermeler yaparak cevap
veriyorsunuz. Adının mecazi anlamının aksine diğer canlılarla olan ilişkilerinde
son dereceli mesafeli olduğunu söylemeliyim. Çamurluk yaptığına şahit olmadım.
Bu bakımdan hakkını vermek gerek diye düşünüyorum.
Birlikte
aynı eve taşındığımızda bazı ufak tefek aksilikler yaşamadık değil tabii. Senin
her sabah kapıları tırmalaman, dışarı çıkmak için yalvardığın kapı açıldığında
dışarı çıkıp, 1 dakika sonra dış taraftan kapıyı zorlayarak içeri girmek istemen;
ayin gibi her sabah benimle balkona çıkıp yemeğine başlayana kadar yanında
kalmamı istemen; tüm bunlara itaat etmeme rağmen bacağıma sürtünerek binlerce
tüyü kıyafetlerime bulaştırman; ısrarla o koltuğa yatarak her yeri tüye boğman
(konuşturma şimdi beni biliyorsun hangi
koltuk olduğunu) gibi bazı davranışların aramızda bir gerginlik yaratsa da
seni sevdiğimi biliyordun. Yatacak o kadar yer varken en çok korunmaya
çalışılan benim yatağımın içine girmen konusuna hiç girmek istemiyorum. Bu tip
talihsizlikleri deşmek niyetinde değilim. Kocaman kıçının sana verdiği azametli
duruşu sen de biliyor olmalısın ki, ara sıra vücut kitle endeksinin dengesizliğini
açığa çıkaran ağır yürüyüşlerinde arkana dönüp bana bakıyorsun. Kimler bu
dengesiz kitle endeksine odaklanmış diye tehditkar bakışlar atıyorsun.
Çok
yakından bakıldığında iyice irileşen gözlerindeki şehlalık beni benden alıyor.
Bu halinle hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi görünsen de içinde fırtınalar
koptuğunu anlamamak için keriz olmak lazım. Şuradan kalk şuraya git
denildiğinde çok yorgun havalarında hareket edip, tezgahın üzerindeki kasap
sucuğunu görünce leopar kesilmen gözümden kaçmadığı gibi, normal zamanlarda
bana yüz vermezken yine o sucuk benim elimdeyken geleceğin bana bağlıymış gibi
garip sesler çıkarmanın da farkındaydım. Bunların ne anlama geldiğini ikimiz de
iyi biliyorduk. Hala da biliyoruz.
Bana telefonda
yahut diğer iletişim araçlarında garip sesler ile mesaj göndermene gerek yok.
Aramızdaki derin bağ ile nasılsa bir gün bir yerlerde beraber olacağız. Misal
benim sana yazdığım türden duygusal bir şarkıyı sen de banim için yazabilirsin.
O günlere sakla içindeki vahşi kadını. Yavrum benim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.