
Minik Orhan, babası Rıfat ile beraber pazarda alışveriş yapıyor. Babası oğlana ayakkabı alıyor bayramlık. Orhan, pahalı olan ayakkabıyı babasına aldırınca, "
bu ayakkabıyı hiç giyinmeyeceğim babacığım" diyerek, salaklığının ilk sinyallerini filmin başında veriyor. Babası akıllı adam. "
Madem giyinmeyeceksin almayayım" diyince, Orhan akbaba gibi ayakkabıların üzerine çullanıyor ve ağlamaya başlıyor. Babası "
.mına koduumun iti" diye küfür sallıyor dişlerinin arasından ve ayakkabıları alıyor. Onları, Babasının kanlısı Bilal ( babasının kanlısı) takip ediyor. Dükkandan çıkarken de vuruyor babasını. Orhan babasının başucuna çöküyor. Sersemlemiş biçimde babasına bakıyor. Orhanın feryat etmeyeceğini anlayan babasının bir yakını koşarak ağıt yakıyor Rıfat'ın başında.

Eve geldiğinde, Amcası, anası ve babaannesi, psikopat gibi çocuğu fişekliyorlar intikam alması için. Orhan bu arada küçük yaşta babasını kaybettiği için sanırım, garip davranışlar sergiliyor. Boş boş bakıyor ve yatmadan evvel, babasının giymesi için aldığı ayakkabıları öpüyor. Bir ara guççük Orhan, elinde oyuncak sazıyla oynuyor ve türkü söylemeye çabalıyor. Babaannesi Orhan'ı çağırıp, "
sen intikam için yaşıyorsun türkü söylemek için değil" diyor.
Vurup kırmalısın. İnsanların canını yakmalı, yok yere can sıkmalısın diyor.
Safi zarar olmalısın sen diyor.
Biz seni saz çalasın diye mi besliyoruz .mına koduumun eniği diyor. orhan da anladım babane diyor. kadın çok Kızıyor. babane değil lan yezit; babaanne diyeceksin diyor (
Babaannenin ağzı biraz bozuk). Orhan hisli çocuk, çok ağlıyor. Yetişkin olana kadar kaçamak kaçamak türkü söylüyor ve mütemadiyen ağlıyor Orhan. Büyüyüp de yetişkin bir horoz olan Orhan'a, sağdan soldan gazlamalar devam ediyor. Ha Orhan' dan büyük silahşör yok, ha Orhan attığını vuruyor, aman ne güzel de vuruyor, oh vuruyor falan derken Orhan coşuyor. Vuracam pezevengi diyor. Amcası gaza gelen yeğenine,
sen yapmazsan ben yaparım, olmadı benim çocuklarım yapar diye olta atıyor, ama keriz Orhan
hayır diyor.
ben yapacam diyor. Amca, Lost dizisindeki Ben gibi sinsi sinsi sırıtıyor.

Orhan'ı şişirip babasının katili Bilal'in peşinden İstanbul'a yolluyorlar. Orhan otobüste, toplamda 41 kere servis düğmesine basarak muavinden su istiyor; muavini uyuz ediyor ve bu kadar su içtiği içinde otobüsü mola yerleri haricinde 7 kere durdurup çişini yapıyor. İstanbul'da Bilal'i ararken kendine hemen çevre ediniyor. Tanımadığı insanlar nedense Orhan'a çok iyi davranıyor; Orhan'da bu insanlara balık ekmek ısmarlıyor. Arada da milletin karısını kızını pis pis kesiyor. Sözde adam vurmaya gelen Orhan, henüz 2. gününde anlamadığımız bir sebepten ötürü tavernaya gidiyor. Yine anlamadığımız bir sebepten ötürü, sahnede şarkı da söylüyor. Ama bu arada cüzdanı kaptırıyor. Taverna kapanırken hesap ödeyemeyince, etrafını saran 7 kişiyi dövecekken Kemal bey geliyor. Kemal bey mekanında yiyip içen ve hesap ödemeyen bu adama güveniyor. Onu işe alıyor. Kalacak yer falan da veriyor. (
Filmde paralel evrene ya da kuantum mekaniğine bir gönderme var ya da sadece saçma bilmedim.)
İstanbul'da işe giren, Orhan, patronunun kızına da hasta olunca, hasım falan arama işini savsaklıyor. Patronu tarafından verilen Kızımı koru! talimatı gereği, kene misali yapıştığı kızı her yerde izlemeye başlıyor. Kız buna başlarda uyuz oluyor. Ne zaman dönüp Orhan'a baksa, Orhan " Ben ne yapayım . mına koyiim?" der gibi ellerini sempatik sempatik iki yana açıp, boynunu sağa yatırıyor. O bu şekilde bir çeşit sempati toplama hesabında olsa da, hatun iyice illet oluyor buna. Tenis oynarken topu sertçe, Orhan'ın kafasına gelecek şekilde atıyor; Atını, sanki dalgınlıkmış gibi Orhan'ın üzerine sürüyor yahut kahvesine fare zehri atıyor, ama Orhan hep şans eseri yırtıyor. Kız bu arada, ayarlamaya çalıştığı zengin erkek tarafından terk edilince yıkılıyor. Tam bu arada kendisini arabayla eve bırakan Orhan da, " Kaşlarınız ne güzel. Söğüt ağacının kabuğu gibi. Esnek ve açık renkli" deyince, yaşı 34 olan ve bir kadındaki kaşlara dikkat edecek kadar ender bir türle karşılaşan kız, " dur ben bu arkadaşı ıskalamayayım, evde kalacaz bu gidişle" diye düşünerek, Orhan' a sağa çek diyor. Arka koltuktan ön koltuğa geçiyor. Fakat heyecanla yan koltuğa oturacağına Orhan'ın kucağına oturunca, Orhan bu kız yollu diyerekten babasına şikayet ediyor kulağını çeksin diye.
 |
Dil yarası |
Babası bunu bir namus meselesi olarak algılıyor ve oturup kızıyla konuşacağına vuruyor kızını. Hay dilim kopaydı da demeseydim keşke diye düşünür Orhan. Sevdiğimi vurdun diye kızın babasına (Bilal) kin güden Orhan, ikinci bir kan davasına bulaşıyor. Sonra ilk kan davasında aradığı adamın da kızın babası (Bilal) olduğunu anlayınca beyninden vurulmuşa dönüyor. Bilal'in 30 yıl önce babaannesine de tecavüz ettiğini öğreniyor. Amcasının aslında teorik olarak kanlısı olduğunu anlıyor. Kendisi İstanbul'da iken sözde amcasının da annesi ile evlendiğini mektupla öğrenen Orhan, silahını satarak bağlama alıyor tavernalarda sahne alarak acıklı şarkılar söylüyor. Koyu kırmızı ışıklar altında gırtlak titretiyor delikanlı Orhan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.