Aysel( kemikkıran ): Aç kaldığını tahmin ettiğim soğuk bir Aralık günü, dükkanın karşısında yemek yiyordu, göz göze geldik. İri bir tavuk kemiğini hunharca parçalamakla meşgüldü. Pipist! Diye seslendiğimde, yeşil gözlerini bir saniyeliğine kaldırıp, işine bak birader dermişçesine bakmıştı. Şu an hamile. Anacan tavırlar sergileyen bir tutum içerisinde. Hormonlardaki değişim gözle görülüyor ama dokunamıyorsunuz.( Aysel'e değil; hormonlara). Acıkınca "hadi be abii", tok olduğunda " sktr lan!" Der gibi miyavlıyor. Akşam saatlerinde karşı evin duvarında güvenli bir yer bulursa uyuyor. Geç saatlerde sıçıyor ve bolca su içiyor. Yoldan geçen ruhsuz insanlara yakın davranıyor. Psikolojik geçmişi ilgimi çekiyor.
Eskiden sahipli bir ev kedisi olduğu her halinden belli. Sokağa sonradan düşmüş. Asil tavırları dikkat çekici. Ucuz mamaya asla dokunmaz. Cicili bicili rengarenk mamaları seviyor. Etine dolgun bedeni, rahatına ve zevkine düşkün tavırları ve iri korkusuz gözleri ile bir pavyon assolistine benziyor. Yemek için kavga eden kedileri karşı kaldırımdan izleyip göz kırpar bana. Onlar dağılınca gelip yemek ister ben de veririm. Kuyruğunu bacağıma sürtüp gider. Bu sana yeter demek ister. O der de bakalım be ne düşünüyorum değil mi? Değil! Kediler karar verir her zaman!
Eylem(*) ile birlikte, mahallenin en güzel iki kızından biridir aslında. Renkleri, uzun tüyleri, benzersiz kuyruğu ile, memlekete dışarIdan tatile gelen ve sonradan temelli yerleşen, zamanla çat pat dilimizi öğrenen, içimizde yaşamaya çalışan ve bizim bakkalımızdan alışveriş yaparak yaşayan, bizim toprakların insanı olmadığı hemen anlaşılan kuzey Avrupalı bir dilberdir adeta. Görür görmez onun farklı ve yabancı olduğu anlaşılır ama o bizim sokaklarımızda sürtmeyi, Norveç'te üşüyen ellerine krem sürmeye tercih etmiştir işte bir şekilde. Namuslu ve tamahkardır. Ne tokken yemek yediğini gördüm ne de hamile kaldığını. Sırnaşık da değildir. Diğer kedilerin hakkında çıkardıkları dedikodulara adla kulak asmaz. Arada sırada toprak zeminde sırt üstü sırtını kaşır ama ne de olsa o da bu ülke kedilerinin kültürüne alıştı bir yerde( dükkanın karşısında).
Geçen sene ilk gördüğümde, vay anasını demiştim, bu ne güzellik. O sıra yoldan geçen tüm insanlarda da aynı bakışı görürdüm. Diğer kedilerin kıskanç bakışları altında alçak gönüllü tavırlar sergilerdi. Düşmanlık yapmazdı hasete karşılık. Sokağın en bela kedisi Apo'nun Eylem'in peşinde dolaşması sebebi ile diğer dişiler tarafından gecenin bir vakti hırpalandı. Her yeri çamur içinde,tüyleri harap halde bir yaz sabahı karşılaştık iş yerime gelirken. Sessizce gözlerini yere indirip geçti yanımdan. O zamandan beri hiç miyavlamadı. Dün koyduğum bir tabak sütün çeyreğini bine içmeden bıraktı. Ne oldu? dedim, ses vermedi. Tekrar sordum, "Abi sen mal mısın, kediyim lan ben be konuşuyorsun benimle?" Dedi. Sütü neden içmedin? dedim. "Diğer yoldaşlar da içmeli, paylaşım esastır. Kötülük insanı erkenden doğaya küstürür "dedi. Bilge kedi de böyle oluyor demek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.