26 Nis 2018

Kendi kendine mektup

Hiç bilmediğim yerlerde hiç tahmin etmeyeceğim şeylere gülüyorsun içtenlikle. Gülmez diyorum ama gülüyorsun. Ama her zaman değil. Çünkü neşe bile kotalı artık. Fazlası gelince uyarı alıyorsun değil mi kınayan gözlerden. Acıdan beslenenlerden ve olgunlaşmanın gücüne tapınanlardan. Oysa neşenin bastırılması en ergence davranıştır derdin. Haklısın. Ama oluyor işte. Olmayınca, kalabalıktan istifade, yokluğun da fark edilmiyorsa, gülüşlerden -hepsinden değil; kahkahaların en azılısından, yaralayıcı olanlarınlarından yani...hani bizim terörle özdeşleştirdiklerimizden (allahım, ne çok şeyi ne çok başka şeyle özdeşleştirirdik...)- kaçıyor, sakin bir yerde, aklına yapışan irinleri -mümkünse- toprağa gömüyorsun. Üstünü de sızının kokusu izlenemesin diye kedi gibi gömüyorsun.  Olmayınca, kaçamayınca salıveriyorsun kalabalığa zehrini.  Çünkü kusmak gibidir bu da, erteleyemiyorsun. Tükürür gibi gülüyorsun böyle anlarda, kilitleniyorsun, sinirleniyorsun, duruluyorsun, yine kimin ne anlattığına değil de nasıl anlattığına odaklanıyorsun. Zeki gözlerin görüş açısına ters oturuyorsun. Ve eminim, gün bitiminde, uyurken, yaz ya da kış, yine ayağın muhakkak soğuk duvarla bütünleşik, bedeni en dipten kendine getirmeye çalışıyorsun. Kızma! Bunu da biliyorum, işe yaramıyor. Bazı sabahlar ceset gibi uyanıyorsun hala. Biliyorum. 

Hiç bilmediğim yerlerde ve hiç tahmin etmeyeceğim şeylere hüzünleniyorsun. Yoldaki gri renkli pantolonu olan adam vardı hani, tek gözü küçülen, hep  ağlamaklı olan, altmışlık... ona örneğin. Yanında olmasam da bilirim.  Bilmeliyim! 
Yemekçideki kıza da hüzünleniyorsundur hala...mesela...Hangisi mi? Evet, soluk benizli olan. Peki inanır mıyım? Bilmeyi boşverelim, inanır mıyım? Ben sana inanır mıyım? Bunca olan bitenden sonra, tek derdin kendi acıların dediğim herhangi birinin hüznüne demek istiyorum, inanır mıyım? İnanmaz mıyım? Yemez miyim? O ne soğuk bir kelime! Ben de mi özdeşlik kuramadığı acıyı küçümseyenlerden miyim artık?   Acaba? İşte buna, sen inanmazsın! İnanmamalısın. 


En azından iyinin kötüleşebileceğine; vicdanı olanın acımayacağına, artık sadece kendi işine bakacağına, bencilleşeceğine, umursamayacağına, mutlu olmanın yollarını ararken engelleri ezer gibi aşıp geçebileceğine, paylaşmayacağına, kıracağına, unutabileceğine, sevmeyeceğine, hiç sevmediğine ...her neyse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

cansızların serbest salınımı

        Bu yaşamda her şey olur. Hiçbir şey sürpriz değildir ve her an beklenmelidir. İnsan bir gün doğumu ya da huzurlu bir uykuyla her...